Dolandırıcılık Suçu Nedir ? (TCK 157-158)
Dolandırıcılık suçu; hileli davranışlarla bir kimseyi aldatarak, onun veya üçüncü bir kişinin zararına, failin ya da bir başkasının malvarlığına haksız yarar sağlamasıdır. TCK 157’de suçun basit dolandırıcılık suçu, TCK 158’de ise nitelikli dolandırıcılık suçu düzenlenmiştir.
Bu suçla korunan değer; kişinin malvarlığı, ekonomik düzen ve insanlar arası güven ilişkisidir. Dolandırıcılık, hırsızlıktan farklı olarak mağdurun iradesinin hileyle yönlendirilmesini esas alır. Genel çerçeve ve bağlantılı suçlar bakımından Ceza Davaları sayfasına yönlendirme yapman faydalı olur.
Dolandırıcılık Suçunun Unsurları
Hukukî konu ve taraflar: Dolandırıcılık suçuyla korunan değer; malvarlığı hakkı, ekonomik düzen ve irade özgürlüğüdür. Bu suçun mağduru, dar anlamda gerçek kişilerdir; ancak tüzel kişiler de suçtan zarar gören veya katılan sıfatıyla dolandırıcılık eyleminden etkilenebilir. Zarar gören ile aldatılan kişinin aynı kişi olması zorunlu değildir. Fail bakımından özel bir sıfat aranmaz, gerekli unsurlar gerçekleştiğinde herkes dolandırıcılık suçunun faili olabilir.
Hileli davranış ve aldatma: Dolandırıcılık, tipik olarak serbest hareketli bir suçtur; çoğu olayda birden fazla fiil iç içe geçer. Gerçeğe aykırı beyanlar, sahte belge kullanımı, sahte internet sitesi ya da sahte aracı kurum görüntüsü oluşturma, malın niteliği, miktarı, hukuki durumu hakkında yanıltıcı davranışlar ve mağdurun mevcut yanılgısını bilerek sürdürme gibi hareketler, hileyi somutlaştıran davranışlar arasında yer alır. Burada önemli olan, hilenin aldatıcı nitelikte olması; mağdurun ortalama dikkat ve özenine göre yeterince yoğun, ustaca ve mağdurun iradesini etkilemeye elverişli ağırlıkta bulunmasıdır. Bu nedenle salt abartılı satış cümleleri veya kolayca fark edilebilecek basit yalanlar, çoğu kez dolandırıcılık boyutuna ulaşmaz.
Zarar ve Yarar: Dolandırıcılıkta suçun oluşumu bakımından mağdurun veya üçüncü kişinin malvarlığında bir eksilme ve failin veya üçüncü kişinin malvarlığında buna karşılık bir artma bulunmalıdır. Zararın fiilen doğması kuraldır; zararın doğmadığı, sonucun “tehlike” aşamasında kaldığı hallerde ise çoğu kez TCK 35 gündeme gelir. Ayrıca, hileli davranış ile mağdurun aldatılması, bu aldanma sonucu mağdurun tasarrufta bulunması ve nihai olarak zarar-yarar sonucunun ortaya çıkması arasında nedensellik (illiyet) bağı bulunmalıdır.
Kast Unsuru: Dolandırıcılık suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Fail; davranışlarının hileli olduğunu, bu davranışlarıyla mağdurun aldatılmasına yol açtığını ve bu aldatma sonucu mağdurun malvarlığında eksilme meydana gelirken kendisine veya başkasına yarar sağlandığını bilerek ve isteyerek hareket etmelidir. Uygulamada özellikle banka hesap sahibinin hesabını “ödünç” verdiği, gelen paraların kaynağını bilmediği ve hileli düzeni bilerek desteklediğini gösteren somut olgular ortaya konulamadığı hallerde; dolandırıcılık bakımından kastın varlığından bahsedilemez. Ancak somut olayın özelliklerine göre, olağan dışı para akışı, farklı kişilerden sık transfer, işlemlerin hızla çekim veya aktarıma konu edilmesi ve komisyon ilişkisi gibi olgular, kastın değerlendirilmesinde önem taşır.
Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158)
TCK 158, dolandırıcılık suçunun temel hâline göre daha ağır cezayı gerektiren “nitelikli dolandırıcılık” durumlarını düzenler. Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi, kamu kurumlarının veya bankaların araç olarak kullanılması, bilişim sistemleri üzerinden yapılan dolandırıcılık gibi pek çok özel hal, bu madde kapsamında ayrı ayrı sayılmış ve daha yüksek yaptırımlara bağlanmıştır.

Dinî İnanç ve Duyguların İstismar Edilmesi Suretiyle Dolandırıcılık Suçu (158/1-a)
Dini inanç ve duyguların aldatma aracı haline getirilmesi, nitelikli dolandırıcılık olarak cezalandırılır. Örneğin fail, “okuma yapma, muska hazırlama, evdeki uğursuzluğu bozma” gibi dini içerikli söylemlerle mağduru ikna edip para veya altınlarını alıyorsa, dini değerler açıkça istismar edilmektedir. Bu tür dosyalarda, dini söylem ile menfaat temini arasındaki bağ ve mağdurun bu inanç sebebiyle kandırılması özellikle vurgulanır. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 21.04.2021, 2017/34797 E., 2021/4724 K.)
Kişinin İçinde Bulunduğu Tehlikeli Durum veya Zor Şartlardan Yararlanmak Suretiyle Dolandırıcılık Suçu (158/1-b)
“Zor şartlar” mağdurun kişisel durumuna göre somut olay bazında değerlendirilir; her hastalık veya her ekonomik sıkıntı otomatik olarak bu kapsama girmez. Mağdurun içinde bulunduğu ruhsal ve fiziksel durum, olayın zamanı, hastalığın veya yaralanmanın ağırlığı, sosyal ve ekonomik konumu, olaydan etkilenme derecesi ve sanığın olaya müdahale tarzı birlikte ele alınmalıdır. Önemli olan, mağdurun fiilen çaresiz, savunmasız ve yardıma muhtaç olduğu anların hedef alınması ve bu kırılganlık üzerinden hileli menfaat temin edilmesidir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 31.01.2017, 2014/598 E., 2017/31 K.)
Kişinin Algılama Yeteneğinin Zayıflığından Yararlanmak Suretiyle Dolandırıcılık Suçu (158/1-c)
Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, ileri yaş, sarhoşluk veya benzeri nedenlerle olayları sağlıklı değerlendiremeyen kişilerin hedef alınması nitelikli dolandırıcılık sayılır. Mağdurun tamamen iradesiz olması değil, fiil ve sonuçlarını normal bir kişi gibi kavrayamayacak ölçüde zayıflamış bir muhakeme gücüne sahip olması aranır. Hakim değerlendirmesinde mağdurun yaşı, psikiyatrik durumu, sosyal çevresi, olay anındaki tutumu ve sanığın bu zayıflığı nasıl kullandığı birlikte incelenir. 91 yaşındaki mağdura telefonla “paşam, sana yardım edeceğim, para ve daire vereceğim” vaadiyle yaklaşan, masraf bahanesiyle para alıp bankadan çekilecek yüklü meblağ öncesi yakalanan sanığın eylemini mağdurun tespit edilen bilişsel bozuklukları nedeniyle TCK 158/1-c kapsamında nitelikli dolandırıcılık olarak kabul etmiştir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 17.09.2014, 2013/779 E., 2014/14833 K.).
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının, Kamu Meslek Kuruluşlarının, Siyasi parti, Vakıf veya Dernek Tüzel Kişiliklerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık Suçu (158/1-d)
TCK’nın 158/1-d bendinin uygulanması ve işlenen dolandırıcılık suçunun nitelikli sayılması için dolandırıcılıkta yapılan hilede kamu kurum ve kuruluşlarının herhangi bir maddi varlığı kullanılmadan sadece isimlerinin kullanılması yeterli değildir. Bu nitelikli halin uygulanması için kamu kurum ve kuruluşlarının bir maddi varlığının hilede vasıta olarak kullanılması gerekir. Basılı evrak, antetli kâğıt, ruhsat, rozet, kimlik, diploma gibi varlıkların kullanılması gerekir.
Örneğin nüfus cüzdanları nüfus müdürlüğünün, polis kimliği, rozeti, rütbesi, elbisesi emniyet genel müdürlüğünün, diploma milli eğitim bakanlığının veya ilgili üniversitenin, vergi dairesine ait kimlik ya da basılı evrak yine ilgili kurumun maddi varlıklarıdır. Tapunun araç olarak kullanılmasında sıklıkla; bir taşınmaz yerine başka bir taşınmaz gösterilmekte ve tapuda değeri düşük başka bir taşınmazın satışı yapılmaktadır. Sahte mahkeme kararıyla bir taşınmazla aidiyet oluşturulmakta ve tapuda satış yapılabilmektedir (Sami Öztürk, Açıklamalı-İçtihatlı Güveni Kötüye Kullanma Bedelsiz Senedi Kullanma Dolandırıcılık Suçları ve TCK Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, 1. Baskı, Mayıs 2022, Ankara, s. 421-422.).
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Zararına Olarak İşlenen Dolandırıcılık Suçu (158/1-e)
Nitelikli halin oluşabilmesi için hileli eylemin doğrudan kamu tüzel kişisinin malvarlığına yönelmesi ve zararın da bu kuruma ait olması gerektiğini vurgulamaktadır; zarar, kuruma ait olmayan bir paranın hileyle tahsili, hak edilmemiş bir ödemenin alınması veya kuruma ödenmesi gereken bir bedelin ödenmemesi şeklinde ortaya çıkabilir.
Kamu kurumu veya kuruluşu; genel, katma ve özel bütçeli idareler, belediyeler, bunların döner sermayeli işletmeleri, KİT’ler ve özel kanunla kurulan diğer devlet teşekküllerini kapsar; barolar, ticaret ve sanayi odaları gibi yapılar ise “kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu” olarak ayrıca değerlendirilir. Buna karşılık, kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenen dolandırıcılık, kamu kurumu zararına dolandırıcılık kapsamında değildir. Somut olayda, zararın gerçekten kamu tüzel kişiliğine mi yoksa üçüncü kişilere mi yöneldiği ve hileli işlemin kurumun maddi varlık ve yetkilerinin kullanılması suretiyle mi gerçekleştirildiği mutlaka netleştirilmelidir (Yargıtay CGK, 13.11.2018, 2017/335 E., 2018/524 K.).
Bilişim Sistemlerinin, Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık Suçu (158/1-f)
İnternet bankacılığı, mobil uygulama, sahte e-posta ve SMS, telefonla “müşteri temsilcisi” aramaları halinde dolandırıcılık suçu, bilişim sistemleri ve banka veya kredi kurumlarının araç kılınması sebebiyle nitelikli hal kazanır. Burada önemli olan, bilişim sisteminin bizzat hileli düzenin parçası ve menfaat temininin aracı olmasıdır; her internet ilanı veya çevrimiçi duyuru kendiliğinden 158/1-f kapsamına girmez. Emsallerine göre aşırı ucuz gösterilmeyen, özellikleri abartılmayan ve mağduru tek başına kandırmaya elverişli nitelikte bulunmayan sıradan bir internet satış ilanını, bilişim sisteminin suçta “vasıta” olarak kullanılmaması sebebiyle 158/1-f kapsamında değil, basit dolandırıcılık (TCK 157/1) kapsamında değerlendirmiştir (Yargıtay CGK, 02.04.2013, 2012/15-1293 E., 2013/111 K.).
Basın ve Yayın Araçlarının Sağladığı Kolaylıktan Yararlanmak Suretiyle Dolandırıcılık Suçu (158/1-g)
Gazete ilanı, televizyon programı, radyo, internet haber sitesi ya da benzeri basın ve yayın kanalları, hileli düzenin bir parçası hâline getirilip mağduru aldatmayı ve menfaat teminini kolaylaştırıyorsa dolandırıcılık suçu nitelikli hâl kazanır. Önemli olan, basın veya yayının sadece mağdura ulaşma aracı olması değil, bizzat hileyi güçlendirmesi ve güven hissi oluşturmasıdır. Örneğin; kiracı konumundaki sanığın, malik olmadığı evi satılık göstererek gazeteye ilan vermesi olayında; ilanın mağdura ulaşmayı sağladığını, ancak aldatmanın asıl telefon görüşmeleri ve yüz yüze pazarlık sürecinde gerçekleştiğini belirterek, basın aracının suçun işlenmesinde “kolaylık” sağlamadığı gerekçesiyle TCK 158/1-g değil, basit dolandırıcılık (TCK 157/1) hükümlerinin uygulanması gerektiğine karar vermiştir (Yargıtay CGK, 09.04.2013, 2013/15-226 E., 2013/135 K.).
Tacir veya Şirket Yöneticisi Olan ya da Şirket Adına Hareket Eden Kişilerin Ticari Faaliyetleri Sırasında; Kooperatif yöneticilerinin Kooperatifin Faaliyeti Kapsamında İşlenen Dolandırıcılık Suçu (158/1-h)
Bu bentte amaç, ticari faaliyeti meslek edinmiş kişilere duyulan güveni korumaktır. Nitelikli hâlin oluşması için failin tacir, şirket yöneticisi, şirket adına hareket eden kişi veya kooperatif yöneticisi olması ve hilenin ticari faaliyetin yürütülmesi sırasında veya kooperatif faaliyeti kapsamında işlenmiş olması gerekir. Tacir ve ticaret şirketi sıfatı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirlenir; kişisel olarak ticari işletme işletenler tacir, kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketler ticaret şirketi sayılır. Failin gerçekten tacir, şirket ya da kooperatif yöneticisi olup olmadığının ticaret sicili ve ilgili kayıtlarla somut olarak araştırılması gerektiğini, yalnızca kendisini “şirket, tüccar gibi tanıtan” kişinin ise TCK 158/1-h değil, şartları oluştuğunda basit dolandırıcılık (TCK 157) kapsamında sorumlu tutulabileceğini vurgulamaktadır (İst. BAM 21. CD, 10.06.2024, 2023/298 E., 2024/3246 K.).
Serbest Meslek Sahibi Kişiler Tarafından, Mesleklerinden Dolayı Kendilerine Duyulan Güvenin Kötüye Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık Suçu (158/1-i)
TCK 158/1-i bendinde, serbest meslek mensuplarının mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güveni kötüye kullanarak dolandırıcılık yapmaları nitelikli hâl olarak düzenlenir. Serbest meslek; sermayeden çok şahsi emek, ilmî veya meslekî bilgi ve uzmanlığa dayanan, işverene tabi olmaksızın, kendi nam ve hesabına yürütülen ve ticari mahiyette olmayan faaliyetleri ifade eder (GVK m.65, 66). Bu bent uygulanabilsin diye failin gerçekten serbest meslek mensubu olması ve hileli davranışın da bizzat bu mesleki güven ilişkisi üzerinden kurulması gerekir. Örneğin; emlakçılık faaliyetini ticari kazanç kapsamında değerlendirip, somut olayda sanığın “emlakçı” olmasının tek başına 158/1-i kapsamına girmeyeceğinin kabulü gerekmektedir (Yargıtay 11. Ceza Dairesi 15.09.2021 T. 2021/16626 E. 2021/6578 K.).
Banka veya Diğer Kredi Kurumlarınca Tahsis Edilmemesi Gereken Bir Kredinin Açılmasını Sağlamak Maksadıyla İşlenen Dolandırıcılık Suçu (158/1-j)
Bu bent, normalde tahsis edilmemesi gereken bir kredinin, hileli davranışlarla banka veya kredi kurumlarından alınması hâlinde devreye girer. Nitelikli dolandırıcılık sayılabilmesi için, krediyi alan kişinin banka ya da diğer kredi kurumu görevlilerini sahte belgeler, gerçeğe aykırı bilançolar, sahte kıymet takdiri raporları veya benzeri hileli işlemlerle bilerek aldatması gerekir. Sadece banka personelinin özensizliği, iç prosedürlere uymaması veya hatalı değerlendirmesi varsa, hile unsuru bulunmadığından dolandırıcılıktan değil, şartları varsa bankacılık mevzuatına aykırılıklardan söz edilebilir. Bu suçun mağduru doğrudan doğruya banka veya ilgili kredi kurumudur; kredi tahsisinin gerekip gerekmediği de bankanın ve ilgili düzenlemelerin öngördüğü kriterlere göre belirlenir.
Yargıtay 15.Ceza Dairesi; önceden doğmuş bir borcun kapatılması amacıyla sonradan gerçekleştirilen hileli hareketlerde, senetlerin kredinin kullanımı sırasında mı yoksa sonrasında mı verildiğinin, senetlerin banka kayıtlarına geçiş tarihinin, başka teminatların bulunup bulunmadığının ve kredinin sanık hesabına ne zaman aktarıldığının ayrıntılı şekilde araştırılması gerektiğini; bu tespitler yapılmadan TCK 158/1-j kapsamında hüküm kurulmasının eksik inceleme sayılacağını vurgulamaktadır (Yarg. CGK, 25.10.2022, 2022/17 E., 2022/665 K.).
Sigorta Bedelini Almak Maksadıyla İşlenen Dolandırıcılık Suçu (158/1-k)
Bu bent, sigorta kurumunu hedef alan dolandırıcılıkları kapsar. Nitelikli hâlin oluşması için failin, sigorta bedelini almak maksadıyla gerçekte olmayan veya kasten oluşturulmuş bir zararı varmış gibi göstermesi, bu kapsamda hileli işlem ve sahte belgelerle sigorta şirketini aldatmaya yönelmesi gerekir. Suçun icra hareketlerinin başlaması için, olayla ilgili tutanak, rapor, fatura, ekspertiz vb. belgelerin sigorta kurumuna bedel talebiyle birlikte sunulması aranır; sadece kaza ihbarında bulunmak, fakat sonrasında belge ibraz etmeyip talebi sürdürmemek çoğu durumda hazırlık aşamasında kalır.
Örneğin; araçta kaza süsü verilmiş olmasına rağmen sigorta şirketine sahte belge sunulmadığı ve sigorta bedeli yönünde fiilî talepte bulunulmadığı bir olayda, nitelikli dolandırıcılık icra hareketlerinin gerçekleşmediğini, eylemin hazırlık safhasında kaldığını ve bu nedenle TCK 158/1-k kapsamında mahkûmiyet kurulamayacağını açıkça vurgulamıştır (Yarg. 11. CD, 17.09.2024, 2021/15135 E., 2024/10194 K.).
Kişinin, Kendisini Kamu Görevlisi veya Banka, Sigorta ya da Kredi Kurumlarının Çalışanı Olarak Tanıtması veya Bu Kurum ve Kuruluşlarla İlişkili Olduğunu Söylemesi Suretiyle Dolandırıcılık Suçu (158/1-l)
Failin, kendisini polis, savcı, hakim, vergi müfettişi veya banka, sigorta, kredi kurumu çalışanı gibi tanıtarak menfaat sağlaması bu bent kapsamında değerlendirilir. Uygulamada “soruşturma var, hesabını boşaltmamız lazım, altınları emniyete almamız gerekiyor” türü klasik telefon dolandırıcılıklarında bu bent sıkça uygulanır. Önemli olan, gerçekte bu sıfat ve yetki bulunmamasına rağmen mağdurun bu sıfata güvenerek hareket etmesidir. Mağdur, kamu otoritesinden veya kurumsal çalışanlardan gelecek talimatlara genellikle direnç gösteremediği için aldatılmaya daha açıktır. Bu nedenle yaptırım temel dolandırıcılığa göre daha ağırdır.
Kamu Görevlileriyle İlişkisi Olduğundan Bahisle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (158/2)
Bu nitelikli hâlde fail, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, “hatırım geçer, dosyanı hallederim, tayinini çıkarırım, ihaleyi aldırırım” gibi ifadelerle belli bir işi gördüreceği vaadiyle menfaat temin etmeye çalışır. Gerçekte gerçekten böyle bir ilişkisi bulunması şart değildir; önemli olan, kamu görevlisiyle ilişki iddiasının aldatma aracı olarak kullanılmasıdır.
TCK 158/2’nin uygulanabilmesi için belirli veya en azından belirlenebilir bir kamu görevlisinden söz edilmesi gerekir; isim verilmese bile rütbe, makam veya unvanından kimin kastedildiği anlaşılabiliyorsa nitelikli dolandırıcılık gündeme gelir. Buna karşılık yalnızca “kurumda tanıdıklarım var, orada adamım var” şeklindeki genel ve belirsiz ifadelerle menfaat temin edilmesi hâlinde, TCK 158/2 yerine basit dolandırıcılık (TCK 157) hükümlerini uygulamaktadır. HSK üyesi gibi ismi ve makamı belirli bir kamu görevlisine atıf yapılarak menfaat temin edildiğinin ispatlanması durumunda 158/2’nin uygulanması gerektiğini, buna dair iddiaların yargılamada somutlaştırılıp tartışılmasının zorunlu olduğunu vurgulamıştır (Ank. BAM 19. CD, 06.06.2024, 2023/1457 E., 2024/782 K.).
Çok Failli ve Örgütlü Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/3)
Dolandırıcılık suçunun üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde ceza yarı oranında artırılır; bu, organize hareket eden gruplara yönelik bir ağırlaştırma hükmüdür. Suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde ise ceza bir kat artırılır. Burada, süreklilik, hiyerarşi ve iş bölümü içeren bir yapı aranır. Özellikle çağrı merkezi tipi yapılanmalarda, örgütlü dolandırıcılık değerlendirmesi ön plana çıkar. Bu tür dosyalarda telefon, IP, para trafiği ve HTS analizleri kritik öneme sahiptir.
Hukuki Alacağın Tahsili Amacıyla Dolandırıcılık Suçu (TCK 159)
TCK 159, dolandırıcılığın daha hafif cezayı gerektiren özel bir görünümünü düzenler. Bir hukuki ilişkiye dayanan gerçek bir alacağını tahsil etmek amacıyla hileye başvuran kişi hakkında, TCK 159 uygulanır. Bu hükmün uygulanabilmesi için failin hukuki bir ilişkiden doğan gerçek bir alacağı bulunmalı, kastı bu alacağı tahsil etmeye yönelik olmalı ve tahsil amacıyla hileli davranışlara başvurmuş olmalıdır. Alacağın hiç mevcut olmaması, tamamen uydurma olması veya hileli şekilde “normalden fazla” menfaat sağlanması durumunda artık TCK 159 değil, genel dolandırıcılık (TCK 157) ya da şartları varsa nitelikli dolandırıcılık (TCK 158) gündeme gelir.
Şahsi Cezasızlık ve Cezada İndirim (TCK 167)
Dolandırıcılık suçu, bazı yakın akrabalık ilişkilerinde şahsi cezasızlık veya indirim hükümlerine tabidir. Eş, üstsoy, altsoy, evlat edinen, evlatlık veya aynı konutta yaşayan kardeş aleyhine işlenmesi hâlinde ilgili akraba hakkında ceza verilmez. Buna karşılık, ayrılık kararı verilmiş eş, aynı konutta yaşamayan kardeş, amca, dayı, hala, teyze, yeğen ve ikinci derece kayın hısımları aleyhine işlenmesi hâlinde ise ceza, şikâyet üzerine yarıya kadar indirilir. Suçun hukuki niteliği, mağdurun sıfatı ve aradaki akrabalık ve birlikte yaşama ilişkisi, özellikle ceza hesaplamasında ve uzlaştırma sürecinde önem taşır.
Etkin Pişmanlık (TCK 168) – Dolandırıcılık Suçunda Zararın Giderilmesi
Dolandırıcılık suçunda mağdurun uğradığı zarar tamamen veya büyük ölçüde giderildiğinde etkin pişmanlık hükümleri gündeme gelebilir. Soruşturma başlamadan, yani kamu davası açılmadan önce zararın tamamen karşılanması hâlinde verilecek ceza üçte ikisine kadarı indirilir. Kovuşturma başladıktan sonra fakat hüküm verilmeden önce zararın giderilmesi durumunda ise verilecek ceza yarısına kadarı indirilir. Kısmi iade veya tazmin hâlinde mağdurun rızası aranır. Pişmanlık beyanının samimiyeti, ödemenin miktarı ve zamanlaması hâkimin takdirinde belirleyici rol oynar.
Tüzel Kişiler Hakkında Güvenlik Tedbirleri (TCK 169)
Dolandırıcılık suçunun işlenmesi suretiyle bir tüzel kişi lehine haksız menfaat sağlanmışsa, TCK 169 uyarınca bu tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirlerine hükmedilebilir. Bu kapsamda, faaliyet veya izin iptali, faaliyet izninin kaldırılması ya da belirli malvarlığı değerlerinin müsaderesi gibi yaptırımlar gündeme gelebilir. Söz konusu güvenlik tedbirleri, suçu fiilen işleyen gerçek kişi failler hakkında verilen hapis ve adlî para cezalarına ek olarak uygulanır; böylece hem bireysel hem kurumsal düzeyde hukuka aykırı menfaatin önüne geçilmesi amaçlanır.

Dolandırıcılık Suçunun Cezası
- Temel hâl – TCK 157: 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve 5.000 güne kadar adli para cezası.
- Nitelikli dolandırıcılık – TCK 158/1: 3 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 5.000 güne kadar adli para cezası.
- Belli nitelikli hâller – 158/1-e, f, j, k, l: Hapis cezasının alt sınırı 4 yıl, adli para cezası suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.
- Kamu Görevlileriyle İlişkisi Olduğundan Bahisle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu – TCK 158/2: 3 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 5.000 güne kadar adli para cezası.
- Çok failli veya örgütlü dolandırıcılık suçu – TCK 158/3: Verilecek ceza; üç ve daha fazla fail varsa yarı oranında, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmişse bir kat artırılır.
- Daha az cezayı gerektiren hâl – TCK 159: 6 aydan 1 yıla kadar hapis veya adli para cezası.
- Etkin pişmanlık – TCK 168: Zararın giderildiği aşamaya göre üçte ikisine kadarı veya yarısına kadarı indirilir.
Şikâyet, Uzlaşma ve Zamanaşımı
- Şikâyet: TCK 157 ve 158’de düzenlenen basit ve nitelikli dolandırıcılık suçları şikâyete bağlı değildir; savcılık bu suçları resen soruşturur. TCK 159’da düzenlenen hukuki alacağın tahsili amacıyla dolandırıcılık suçu şikâyete bağlıdır.
- Uzlaşma: TCK 157 ve 159’da düzenlenen basit ve hukuki alacağın tahsili amacıyla dolandırıcılık suçları uzlaşma kapsamındadır. Buna karşılık, nitelikli dolandırıcılık suçu (TCK 158) uzlaştırmaya tabi değildir.
- Dava zamanaşımı: Basit dolandırıcılık (TCK 157) ve hukuki alacağın tahsili amacıyla dolandırıcılık (TCK 159) için kural olarak 8 yıllık olağan dava zamanaşımı süresi uygulanırken, nitelikli dolandırıcılık (TCK 158) bakımından 15 yıllık olağan dava zamanaşımı söz konusudur. Ancak her somut dosyada, zamanaşımını kesen veya durduran nedenlerin bulunup bulunmadığı ayrıca incelenmelidir.
İstanbul Dolandırıcılık Avukatı
Dolandırıcılık suçları, basit şekliyle (TCK 157) sınırlı kalmayıp, bilişim sistemleri, banka ve kredi kurumları, sigorta şirketleri, kamu kurumları veya ticari faaliyetler üzerinden işlendiğinde son derece karmaşık dosyalara dönüşebilir. Özellikle nitelikli dolandırıcılık (TCK 158) hallerinde hem hapis cezası hem de yüksek tutarlı adli para cezası riski bulunduğundan, soruşturmanın ilk anından itibaren teknik ceza hukuku bilgisine sahip bir İstanbul dolandırıcılık avukatı ile çalışmak büyük önem taşır.
Şüpheli veya sanık konumunda olan kişiler bakımından; ifade verme, gözaltı, arama ve el koyma işlemleri, banka ve HTS kayıtlarının çözümü, bilirkişi raporlarının denetlenmesi, fiilin gerçekten dolandırıcılık mı yoksa hukuki alacak ilişkisine dayalı bir uyuşmazlık mı olduğu, bazı hallerde etkin pişmanlık (TCK 168) veya uzlaşma imkânlarının değerlendirilmesi mutlaka profesyonel destek gerektirir. Aksi hâlde, basit alacak ve borç ihtilafları dahi ağır ceza tehdidi doğuran nitelikli dolandırıcılık dosyalarına dönüşebilmektedir.
Mağdur veya zarar gören bakımından ise; savcılığa yapılacak suç duyurusunun doğru kurgulanması, banka hareketleri, dekontlar, yazışmalar, kamera kayıtları ve dijital izlerin hızlı şekilde toplanması, gerekiyorsa tedbir ve haciz süreçlerinin işletilmesi, ceza yargılaması ile birlikte tazminat taleplerinin koordine edilmesi önem taşır. Dolandırıcılık suçlarında zarar ne kadar erken ve ne kadar güçlü delillerle ortaya konulursa, hem ceza davasının seyri hem de zararınızın giderilmesi o ölçüde lehine şekillenir.
İstanbul’da dolandırıcılık, nitelikli dolandırıcılık, bilişim yoluyla dolandırıcılık, banka veya sigorta dolandırıcılığı gibi suçlarla karşı karşıya kaldığınızda; süreci tek başınıza yönetmeye çalışmanız ileride telafisi güç hak kayıplarına yol açabilir. Bu nedenle, İstanbul Ceza Avukatı olarak dolandırıcılık dosyalarında deneyimli bir avukattan profesyonel hukuki destek almanız, hem soruşturma safhasında hem de kovuşturma sürecinde en sağlıklı yoldur.
Dolandırıcılık Suçu – İçtihatlar
Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 04.06.2024, 2021/16966 E., 2024/7470 K.
- Ölçüt – İlke: Bilişim ve banka dolandırıcılığı dosyalarında, sadece banka hesabını vermek, kart bilgilerini paylaşmak veya diğer sanığı tanımak tek başına dolandırıcılık suçuna iştirak için yeterli değildir. Hesap sahibi hakkında mahkûmiyet kurulabilmesi için, diğer sanıkların eylemlerine bilerek ve isteyerek katıldığını gösteren, her türlü şüpheden uzak somut deliller bulunmalıdır.
- Özet: Sanık, komşusu ve aynı işyerinde çalıştığı kişiye kartının iptal olduğunu, hesabına para geleceğini söylemesi üzerine güvenip IBAN’ını verdiğini, gelen paradan pay almadığını savunmuştur. Dosyada, asıl failin benzer bahanelerle başka kişilerden de hesap ve kart bilgileri aldığı, sanığın da tanışıklık sebebiyle aynı şekilde hesabını kullandırdığı anlaşılmaktadır.
- Uygulama: Yargıtay, sanık hakkında; kazançtan pay aldığı, dolandırıcılık planını bildiği, mağdurlarla irtibat kurduğu veya gelen paraları birlikte yönettiği gibi somut deliller bulunmadığı hâlde mahkûmiyet kurulmasını, “kesin, inandırıcı ve her türlü şüpheden uzak delil” şartına aykırı bulmuştur. Salt hesap sahipliği ve sosyal ilişki, iştirak kastını ispat için yeterli görülmemiştir.
- Sonuç: Bozma.
Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesi, 24.05.2021, 2021/578 E., 2021/631 K.
- Ölçüt – İlke: Bilişim sistemleri ve banka hesapları üzerinden işlenen dolandırıcılık suçlarında, sanığın hesabının fiilen kim tarafından kullanıldığının, hangi cihazlar üzerinden işlem yapıldığının ve kart harcamalarının sanıkla bağlantısının teknik olarak ortaya konulması gerekir. Tüm failler ve teknik deliller ortaya çıkarılmadan verilen mahkûmiyet kararları “eksik inceleme ve yetersiz gerekçe” sayılır.
- Özet: Dosyada sanıkla birlikte hareket eden başka kişi veya kişilerin bulunduğu, bu kişilerin kimliklerinin belirlenebileceği, ancak kim oldukları ve suçla bağlantılarının araştırılmadığı; sanığın kullandığı hesaptan yapılan işlemlerin hangi bilgisayar ve telefon üzerinden gerçekleştirildiği, sanığa ait karttan yapılan harcamaların sanıkla ilgisi konusunda bilirkişi incelemesi yapılmadığı görülmüştür.
- Uygulama: BAM, bu tür dosyalarda öncelikle birlikte hareket eden diğer faillerin tespit edilmesi, haklarında soruşturma yürütülmesi, ardından bilişim ve banka uzmanlarından oluşan bilirkişi kurulundan; IP, log, cihaz bilgileri ve hesap hareketleri incelenerek ayrıntılı rapor alınması gerektiğini vurgulamıştır. Tüm deliller toplandıktan sonra sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, bu araştırmalar yapılmadan hüküm kurulmasını hukuka aykırı bulmuştur.
- Sonuç: Bozma.
Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 02.10.2014, 2013/1147 E., 2014/16019 K.
- Ölçüt – İlke: Dolandırıcılık suçunda “hile”, basit bir yalan değil, mağdurun inceleme imkânını önemli ölçüde azaltan, ağır, yoğun ve ustaca sergilenen nitelikli yalandır. Kullanılan hileli davranışlar mağduru gerçekten hataya düşürmeli; bu yanılgı sonucunda mağdurun sanık veya üçüncü kişi lehine malvarlığı tasarrufunda bulunması gerekir.
- Özet: Kararda, TCK 157 kapsamındaki dolandırıcılık suçunun oluşumu için; failin mağduru kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürmesi, bu hilenin mağdurun ortalama dikkat ve özenine göre aldatıcı yoğunlukta olması ve sonuçta mağdurun bu yanılgı etkisi altında fail veya başkası lehine haksız çıkar sağlaması gerektiği ayrıntılı biçimde açıklanmıştır.
- Uygulama: Yargıtay, somut olaylarda kullanılan söz ve davranışların “basit yalan” mı yoksa dolandırıcılık boyutunda “hile” mi olduğu değerlendirilirken; hileli hareketlerin niteliği, yoğunluğu, sergilenme biçimi ve mağdurun inceleme olanağını fiilen ortadan kaldırıp kaldırmadığının titizlikle incelenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bu kriterleri taşımayan davranışlar, dolandırıcılık değil, en fazla hukuki uyuşmazlık veya başka suç tipleri olarak değerlendirilmelidir.
- Sonuç: İlke kararı niteliğinde; hile kavramının içeriği ağırlaştırılarak basit yalan ve dolandırıcılık ayrımı netleştirilmiştir.
Dolandırıcılık Suçu – Sık Sorulan Sorular
1) Dolandırıcılık suçu nedir (TCK 157-158)?
Dolandırıcılık suçu; hileli davranışlarla bir kimseyi aldatarak, onun veya üçüncü bir kişinin zararına,
failin ya da bir başkasının malvarlığına haksız yarar sağlanmasıdır. TCK 157’de temel dolandırıcılık,
TCK 158’de ise dini inançların istismarı, bilişim sistemleri kullanımı, kamu kurumları aleyhine işlenme gibi
nitelikli dolandırıcılık halleri düzenlenmiştir.
2) Dolandırıcılık suçunun cezası kaç yıl, nitelikli dolandırıcılıkta ceza ne kadardır?
Temel dolandırıcılık suçu (TCK 157) için ceza 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve 5.000 güne kadar adli para
cezasıdır. Nitelikli dolandırıcılıkta (TCK 158/1) ise ceza 3 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 5.000 günden az
olmamak üzere adli para cezasıdır. Bazı nitelikli hallerde (kamu kurumları aleyhine, bilişim sistemleri,
banka/kredi, sigorta, kamu görevlisi gibi tanıtma) hapis cezasının alt sınırı 4 yıldan, adli para cezası
miktarı ise elde edilen menfaatin en az iki katından az olamaz.
3) Dolandırıcılık suçu şikâyete bağlı mıdır, şikâyet süresi ne kadardır?
Temel ve nitelikli dolandırıcılık (TCK 157 ve 158) kural olarak şikâyete bağlı değildir; savcılık bu suçları
resen soruşturur. Buna karşılık, hukuki alacağı tahsil amacıyla dolandırıcılık (TCK 159) şikâyete bağlıdır.
Şikâyete tabi hallerde, mağdur failin ve fiilin öğrenilmesinden itibaren 6 ay içinde şikâyette bulunmalı,
aksi durumda şikâyet hakkı düşer; ayrıca genel dava zamanaşımı süresi de (genelde 8 yıl) gözetilir.
4) Dolandırıcılık suçunda uzlaşma ve etkin pişmanlık mümkün müdür?
Basit dolandırıcılık (TCK 157) ve hukuki alacağı tahsil amacıyla dolandırıcılık (TCK 159) uzlaşma kapsamındadır;
taraflar uzlaştırma bürosu aracılığıyla anlaşabilir. Nitelikli dolandırıcılık (TCK 158) ise uzlaştırmaya tabi
değildir. Bunun dışında, TCK 168 uyarınca dolandırıcılık suçunda etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilir;
zararın soruşturmadan önce tamamen giderilmesi halinde cezanın üçte ikisine, kovuşturma sırasında giderilmesi
halinde ise yarısına kadar indirim yapılabilir.
5) İnternet dolandırıcılığı ve banka dolandırıcılığı suçu (TCK 158/1-f) cezası ne kadardır?
İnternet bankacılığı, mobil uygulamalar, sahte e-posta ve SMS mesajları, telefonla ‘müşteri temsilcisi’
aramaları, sahte web siteleri veya POS cihazı üzerinden yapılan dolandırıcılık fiilleri genellikle TCK
158/1-f kapsamında, bilişim sistemlerinin ve banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle
dolandırıcılık olarak değerlendirilir. Bu nitelikli halde ceza 3 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 5.000 günden az
olmamak üzere adli para cezasıdır; ayrıca (f) bendi kapsamında alt sınır uygulamada 4 yıldan az
olamayacak şekilde yorumlanır ve adli para cezası suçtan elde edilen menfaatin en az iki katı olarak
belirlenir.
6) Dolandırıcılık suçunda hangi mahkeme görevlidir, süreç nasıl işler?
Dolandırıcılık suçlarına ilişkin davalara kural olarak Asliye Ceza Mahkemeleri bakar. Nitelikli dolandırıcılık
(TCK 158) bakımından ise görevli mahkeme Ağır Ceza Mahkemesidir. Soruşturma aşamasında savcılık şikâyet veya
ihbarı alır, müşteki ve şüpheli ifadelerini toplar; banka hareketleri, yazışmalar, kamera kayıtları ve
gerektiğinde bilirkişi raporları gibi delilleri değerlendirir. Yeterli şüphe oluşursa iddianame düzenlenerek
dava açılır. Yargılama sonunda beraat, mahkûmiyet, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB),
düşme veya cezada indirim gibi kararlar verilebilir.
7) Banka hesabını başkasına kullandırmak (hesap kiralama) dolandırıcılık suçu sayılır mı?
Banka hesabını bilerek ve karşılığında komisyon alarak başkalarının kullanımına açan kişi, bu paraların
dolandırıcılık gelirinden geldiğini bildiği veya öngördüğü halde hareket ediyorsa, dolandırıcılık suçuna
iştirak veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama gibi suçlardan sorumlu tutulabilir. Ancak,
Yargıtay kararlarında, sadece güven duyduğu bir kişiye “para gelecek, kartım iptal” gibi beyanlara
inanarak IBAN bilgisini veren ve gelen paralardan pay almayan, dolandırıcılık planını bilmesi somut delillerle
ispatlanamayan kişilerin doğrudan dolandırıcılık failliği/ortaklığı için yeterli delil bulunmadığı vurgulanmıştır.
Her somut olayda, hesap hareketleri, mesaj trafiği, para çekim işlemleri ve komisyon alınıp alınmadığı birlikte
incelenir.
![]()